Antarktika Gerçekleri Sergisi
Derneğimizin Bilim Komisyonu’nda yer alan Dr. Bülent Gözcelioğlu’nun Ankara’da düzenlemiş olduğu Antarktika Gerçekleri isimli fotoğraf sergisine katıldık ve hocamızla keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dileriz…
Merhaba hocam. Sizi tanımamız için kısaca Bülent Gözcelioğlu kimdir biraz bahseder misiniz? Çocukluğundan başlayarak Biyolog olmaya oradan da Antarktika’ya doğru olan yolculuğu nasıl gelişti?
Bir sahil beldesinde doğan Dr. Bülent Gözcelioğlu’nun doğaya ve deniz canlılarına ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. On yaşındayken babasının hediye ettiği maske ve paletle ilk su altı gözlemlerini Anamur sahillerinde yaptı. Ankara Üniversitesi Biyoloji bölümünde lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimini tamamladı. Lisans eğitiminden sonra yüksek lisans ve doktorada taksonomi alanında çalışmaya devam etti. Öğrenciliği boyunca, okul dışındaki zamanlarında, dalış yaparak ülkemiz denizlerinin hemen her yerinde (Hatay’dan Saroz Körfezi’ne kadar olan hemen hemen tüm Akdeniz ve Ege’nin sahil şeridi, İstanbul Adalar, Marmara Denizi güney kıyıları, İzmit Körfezi, Çanakkale ve İstanbul Boğazı, Zonguldak, Sinop, Ordu ve Rize kıyıları vb.) dalış yapma ve fotoğraf çekme olanağı buldu. Böylece su altı fauna ve florası hakkında bilgisini genişletti. Dalış yapan insanlarla su altı canlıları hakkında sürekli bilgi paylaşımında bulundu. Bu süreçte ülkemizde bu konudaki yayınların eksikliğini fark ederek 2001 yılında TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları’ndan çıkan “Derin Mavi Atlas” adında, su altı canlılarını tanıtan kitabı hazırladı. 2002’den itibaren TÜBİTAK’ın popüler bilim dergilerine doğa ile ilgili içerikler hazırlamaya başladı. Hala da dergi yazılarına devam etmektedir. 2016 yılında yine TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları tarafından “Anadolu Doğasından Yansımalar” kitabı yayımlandı. Bu kitap ülkemizde yaşayan tüm canlı gruplarını, tarih öncesi yaşamış canlıları ve ülkemizin yeryüzü şekillerini tanıtıcı rehber bir kitaptır. 2020 yılında Türkiye’nin Deniz Canlıları (Akdeniz, Ege, Marmara ve Karadeniz) adıyla 4 adet kitaptan oluşan bir seriyi TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları’ndan çıkarmıştır. 2015 yılında “Anadolu Süngeri” adını verdiği türü keşfetmiş ve “Hymedesmia (Hymedesmia) anatoliensis” adıyla bilim dünyasına tanıtmıştır. 2016 ve 2018 yılında yapılan Türk Antarktik Bilim Seferlerine katılmış, Antarktika sularına dalarak deniz canlıları örneklemleri ve görüntülemeleri yapmıştır. Halen TÜBİTAK’ta doğa bilimleri üzerine çalışmaktadır.
Bu bağlamda eksikliği fark edip bu eksikliği kapatmak için yaptığınız çalışmalar çok değerli. Şu an halihazırda satışta olan hangi kitaplarınız var hocam?
Anadolu Doğasından Yansımalar, Türkiye’nin Deniz Canlıları Akdeniz, Türkiye’nin Deniz Canlıları Ege, Türkiye’nin Deniz Canlıları Marmara, Türkiye’nin Deniz Canlıları Karadeniz kitapları satışta.
Şimdi Antarktika yolculuğunuza biraz daha detaylı bakalım istiyorum. Mesela Antarktika’ya giderken aklınızda neler, nasıl düşünceler ve beklentiler vardı? Bunlara karşılık sizi orada neler karşıladı?
İlk Antarktika seferine çıktığımda beyaz kıtayı keşfetme içgüdüsü daha fazla ağırlıklıydı. Haliyle gitmeden önce kıtayı daha önce ziyaret edenlerin deneyimlerini okudum. Gittiğimde onların hissettiklerini bende hissederim diye düşünmüştüm. Ama kıtayı görmeye başlamadan önce ilk olarak mavi küçük buzdağlarını görmek bile sanki başka bir gezegene geldiğimi zannetmeme neden oldu. İlk seferde aslında Antarktika coğrafyasını görmek daha sonra yapacağım çalışmalar için yeterli oldu diyebilirim. İkinci Antarktika seferindeyse artık Antarktika sularında dalış yapabileceğimi ve kara ekosisteminde de yeterince biyolojik örnekleme yapabileceğimi biliyordum. Ve tüm bunları da gerçekleştirdim. 2 hafta karada buz üstünde kamp yaptık. Daha sonra Nansen Adasında (Antarktika) dalış gerçekleştirdik. Tüm bunlardan elde ettiğim örnekleri bilimsel yayına dönüştürdüm. Ayrıca bir de popüler bilim kitabı hazırladım.
Böylesi bir deneyim size gerek bilimsel ölçekte gerekse hayata bakış açınız anlamında neler kattı?
Bilimsel ölçekte, extrem bir bölgede extrem canlıları üzerine araştırma yapabiliyor olmak harika bir deneyim. Sonuçta ülkemiz canlılarıyla alışık olduğumuz bir ortamda çalışıyoruz. Bu bağlamda tarif edemeyeceğim bir duygu diyebilirim.
Antarktika’dan Anadolu’ya dönecek olursak bir biyolog gözüyle bize Anadolu’yu nasıl anlatırsınız?
Anadolu biyoçeşitlilik açısından çok zengin. Bunun temel nedeni çok farklı ekosistemlere sahip olması. Antarktika ise daha stabil ve genel olarak soğuk iklim ekosistemine sahip. Bu da Antarktika’yı kırılgan bir hale getiriyor. Anadolu ise hem step hem yarı yağmur ormanı, hem yüksek rakımlı yerler, hem deniz kıyısı, hem sulak alan hem de kurak alanlar gibi farklı ekosistemlere ve dolayısıyla bu farklı ekosistemlere uyumlu canlılara sahip. Ayrıca mağaralar, farklı özellikteki deniz gibi ekosistemleri de sayarsak harika bir coğrafyada yaşadığımızı söyleyebilirim.
Bildiğim kadarıyla tehlike altında olan türleri fotoğraflarken bir amacınız da farkındalığı artırmak. Peki, sizce dünyada hatta ülkemiz özelinde konuşacak olursak Türkiye’de farkındalık ne durumda ve bu farkındalığı daha da artırmak için neler yapılabilir?
Evet, biyoçeşitlilik ile ilgili olarak ne kadar tanırsak o kadar sevebiliriz diyebilirim. Bu bağlamda ülkemiz türleri başta olmak üzere tüm canlı grupları ile ilgili popüler yayınlar, içerikler hazırlıyorum. Ama ülke ve dünya gündeminin ağırlıklı olarak ekonomi, politika, savaş gibi olaylara odaklı olması nedeniyle bir türlü gündeme biyoçeşitlilik gelemiyor. Kişisel olarak bol miktarda popüler bilim yayını yapmak en önemli tanıtım işi gibi geliyor. Bundan dolayı da bu konulara ağırlık verdim, veriyorum.
Sizi tanıdığımıza çok mutuyuz hocam, Doğa & Sürdürülebilirlik Derneği ailesi adına çok teşekkür ederim.
Asıl ben teşekkür ederim, tüm okuyuculara sevgiler.
Yorum yaz