GELECEĞİN ANAHTARI SUDA GİZLİDİR. DÜNYA SU GÜNÜNE, AŞIRI KURAKLIKLA GİRİYORUZ!

/ 22 Mart 2025 / / yorumsuz

Su, hayat verir, arındırır. Bu iki temel nitelik ona yüksek sembolik değer ve kutsallık katar. Burdur’un Gölleri, yöreye verilen en büyük nimettir. Kuş uçmayan, kervan göçmeyen yerde yaşanır mı? Balıklar ölüyorsa insanlar nasıl yaşasın. Çevresine duyarsız kalan geleceğine duyarsız kalır. Doğayı düşünmüyorsan geleceğini düşün.

GELECEĞİN ANAHTARI SUDA GİZLİDİR. DÜNYA SU GÜNÜNE, AŞIRI KURAKLIKLA GİRİYORUZ!

Dünyadaki her insanın temiz ve güvenli suya erişimi bir insan hakkıdır. Dünyada ve ülkemizde sağlıklı ve huzurlu yaşam ancak temiz ve güvenli suya erişimle sağlanabilecektir. 22 Mart Dünya Su Günü, tatlı su kaynaklarının önemine dikkati çekmek ve bu kaynakların sürdürülebilir yönetimine odaklanılmasını sağlamak için 33 yıldır her yıl temiz suya erişimi olmayan bu yıl sayıları 3.8 milyarı bulan insanın farkındalığını artırmak için düzenleniyorsa da su ve su sağlığı krizi   giderek artmakta. Dünya Su Günleri hep kutlamakla konuşmakla, söz vermekle geçti. Ders, önlem almayınca, “ne yapalım küresel ısınma- iklim krizi- kuraklık” var denilmekte. Fatura ödenemeyecek kadar büyük!

Erişilebilir tatlı su miktarı, dünyadaki toplam suyun %1’inden bile az.

Su, hem günümüz için hem de gelecek nesiller adına her türlü zararlı madde, kirletici ve tehlikelerden korunması gereken en önemli doğal varlıklardan biridir. Dünyadaki su oranının %70 olması, yıllardır su bakışımızda onun tükenmez bir kaynak olduğunu düşünmemize neden olmuştur. Oysa, dünyadaki suyun %3 tatlı su olup, bunun üçte ikisi donmuş buzullarda saklıdır.  Dünya üzerindeki mevcut tatlı su kaynaklarının ihtiyaçları karşılayamayacak hale gelmesi üzerine tatlı su kaynaklarını (akarsular) paylaşan devletler arasında yaşanan soruna da “su sorunu” denir. Bu bakımdan ülkemizin doğası-konumu stratejik öneme sahiptir. Yıllardır, bizim suyun tükenmez bir kaynak olduğu düşüncesine kapılmamıza neden olmaktaysa da, içtiğimiz, temizlik yaptığımız, tarlamızı suladığımız tatlı su %1’lik oranıyla inanılmaz derecede nadirdir durumdadır. Tatlı su kaynaklarının aşırı oranda çekilmesi sonucu   artan su krizi, sosyal ve ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliğini tehdit eden en önemli nedenlerin başında gelmektedir.

DÜNYANIN YARISINA YAKIN ÜLKE SU KITLIĞI YAŞAMAKTA! SU; YEREL DEĞİL, KÜRESEL BİR KAYNAKTIR

Dünyayı tehdit eden en büyük risk faktörü varlığı önemsenmeyen su olmaktadır. Canlıların, gıda üretiminin temel ihtiyacı olan su talebinin, var olan mevcut su miktarı aşması sonucu oluşan “su kıtlığı” yaşamımızın en önemli bir parçası haline gelmiştir. Su stresi, su kaynaklarının yetersizliği nedeniyle ekosistemlerin zarar görmesi, ekonomik kalkınmanın yavaşlaması ve insan sağlığı, gıda güvenliği ve enerji üretimi konularında sıkıntılar yaşanmasına neden olmaktadır. Gelişen teknolojiyle birlikte neredeyse her şeyin üretiminde suya gerek duyulmakta. Bu üretimde göre farklılık gösteren tarımda su kullanımı %70 -80-90 arasında değişmesinin yanı sıra, Sanayide su kullanımı %18-11,7, evsel kullanımlarda %12-9-3’ lere ulaşmaktadır.

4.9 MİLYAR İNSAN “SU KITLIĞI” ÇEKMEKTE

Temiz ve içilebilir suya erişim temel yaşam hakkı olmasına rağmen, her beş kişiden biri, elliden fazla farklı ülkenin su kıtlığı çektiği, 4.9 milyar insanın 1-3 ay su kıtlığı çeken bölgelerde yaşadığı v e oranın önümüzdeki yıllarda giderek artacağı bildirilmektedir. Doğadaki bizim dışımızdaki canlı türleri de, suya ulaşımda çok ciddi sorunlar yaşamakta ve dünya biyolojik çeşitliliği su azlığı ve kirliliği nedeniyle giderek azalmaktadır.

RİSKİ YAŞAMADAN ÖNLEM ALMAK GEREKMEKTE!

Su tükenmez bir kaynak değildir, doğanın denge ve döngüsünü korumaz, suyla ilgili arz talebin sağlanamaması sonucu çok aşırı su tüketimi, ikliminde değişmesine neden olmaktadır. Son yıllarda yaşadığımız ve giderek artan yoğun-kararsız yağmurlar, seller bizleri yanıltmasın, kuraklık yağışların az olmasının yanı sıra mevsimsel düzensiz yağışlarla da bağlantılıdır.

Ülkemizde bazı havzalarda “çok şiddetli” diye tanımlanan ileri düzey kuraklık tespit edildi. Bu durumda havaların dahada ısınacak. Yüksek sıcaklık tehlikeli. Suda, havada, toprakta buharlaşma artacaktır. Barajlardaki su oranları geçen yıllara göre daha da azalmakta/kurumakta.

Gerekli önlemler alınmadığında canlılarının sağlığında ve tarımsal ve endüstriyel alanlarda üretimde sıkıntılar yaşanabilecektir. Bu nedenlerle bölgede suyu verimli kullanmak zorundayız. Bu nedenlerle su kullanımı- su yönetimi ve tarımsal planlama stratejilerinin, belirtilen hayati risklerin en aza indirilebilmesi için, tüm su kullanımını ve kaynak güvenliğini yeniden değerlendirmesi gerekmektedir. İçme suyu sadece içme kullanma için kullanılmalıdır. Üreticiler sürekli uyarılmalı ve denetlenmelidir.

İÇME SUYU SORUNU ÇEKİYORSAN; BUNUN NEDENİ; KURAKLIK VE İKLİM KRİZİ DEĞİLDİR.
SORUNUN NEDENİ, SU BÜTÇESİNİ KORUYAMAMAK

Yıllardır belirtiğimiz gibi su kaynaklarının bolluğuna güvenerek, suyun bütçesini koruyamayan ülkeler, bugün kendilerinin su kıtlığı çekmesine neden olmanın yanı sıra diğer ülkelerinde su kıtlığına neden olmaktadır. Su yerel değil, küresel bir kaynaktır. Suyumuza göre yaşamımızı düzenlememek arz ve talep dengesinin sapmasına neden olmaktadır. Suyun aşırı kirletilmesi, ekosistem kayıpları, sera gazlarının salınımındaki artış, suyun tekrar kullanımıyla ilgili ileri teknolojilerin sisteme dahil edilmemesi kısacası altyapısal sorunların giderilememesi, sürekli geri dönüşebilen, yaşamın şartı olan suyun dünyadaki çevrimine engel olunmasıyla, dünyanın en yenilene kaynağı olan suyun azalmasına- yaşamsal kuraklığa neden ol neden olunmaktadır. Bu nedenle bir yerde yerel sorunlar oluşturan kuraklık zaman içerisinde o ülkede kalmayıp, “pandemi” gibi birden fazla ülkede veya kıtada, çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgına dönüşen bir tehlikedir. Günümüzde, Dünyanın neredeyse her bölgesinde su sorunu var ve gerekli bilimsel önlemler alınmadığında su stresinin giderek artacağı, ekosistemlere zarar vereceği, ekonomik kalkınmayı yavaşlatacağı insan ve diğer canlılarında sağlığı, gıda güvenliği ve enerji üretimi konularında ciddi sıkıntılar oluşturacağı ve de dünya nüfusunun yarısından fazlasının su sıkıntısı çekeceği ön görülüyor.

NEDENLERİ BİLMEDEN, ÇÖZÜME ULAŞILMAZ!

Bırakın tarımsal sulamayı, içme suyuna ulaşmada sorun çeken yerlerde oranın “çevre -STK temsilcilerinin” sorunu, sonuçla açıklamaları büyük talihsizlik. Nedenlerini açıklamadan, sonuçla çevre temsilcisi olunmaz… “Kuraklık nedeniyle… “diye başlayıp, kuraklığa neden olan etkenleri göz ardı ederseniz, çözüme varamazsınız. Kuraklık sonuçtur, neden aşırı su kullanımı ve doğa tahribatıdır. Çözümde neden içerisindedir. Lütfen dikkatli olsunlar.

Aşırı su kullanımı, kirlilik nedeniyle, son yıllarda göller, nehirlerin kuruması, biyolojik çeşitliliğini- enerji alış erişini, besin piramidini gibi döngülerini koruyan yapılarını giderek kaybetmeleri çok tehlikeli. Yeraltı sularının birçok yerde 200-300 m. derinliklerden alınana maması, obruk sayılarının hızla artışı, yağışların ve kalıcı kar örtüsünün azalması yanı sıra sıcaklığın son yüz yılların ortalama değerinden yaklaşık 2 derece daha fazla olması; iklim değişiminin etkilerinin en önemli göstergelerini oluşturmaktadır.

ÜLKEMİZDE- YÖREMİZDEKİ KURAKLIĞIN NEDENİ YILLARDIR BİLİNMEKTE! SÖYLENMEKTEYDİ!

Kuraklık yağışların kaydedilen normal düzeylerin çok altına düşmesi sonucu arazi, hava ve su kaynakları ile üretim sistemlerini olumsuz olarak etkileyen ve suyun tabiatta dolaştığı yolların sağlayan hidrolojik döngüde (çevrim) olumsuzluklara neden olan doğa olayıdır, fakat doğal bir olay değil, insanların uzun yıllardır doğada meydana getirdikleri tahribatlar sonucu oluşan “insan olayıdır”. Artık suyun çok değerli olduğu öne çıkmaktadır. Su, sudan ucuz olmayıp, gerçekten çok aziz hale geldi. Göllerimizin son yıllarda giderek kurumasının ve kuruma sürecine girmesinin başlıca nedeni, göllerin yıllık su bütçelerinin korunarak kullanılmaması, pancar, kavak, mısır vb. çok su tüketen ürünlerin neredeyse her yerde vahşi sulamalarla üretimidir.

Son yıllarda yaşanan kuraklığın nedeni, insanların doğal su kaynaklarından (göl, nehir, yeraltı) su bütçelerini göz ardı ederek, korumadan, aşırı su çekimleri, doğal alan işgalleri ve oluşturarak kirlilik ve ekosistem kayıplarının etkisiyle göz göre göre, yıllarca yaptığımız uyarılara rağmen gerekli bilimsel önlemlerin alınmasının sonuçlarıdır. Elbette nüfus artışının, gıdaya olan talebin artması da etkilidir. Ama bunlar bilinmeyenler değildir. Mazeret olmamalıdır. Göz göre göre gelen kuraklığın yıllar öncesinden erken tespiti mümkündür. Bunun için toplumsal farkındalık, siyasi irade, finansal kaynak ve sürekli; izleme, raporlama, denetim öne çıkmaktadır.

TARIMDA, VAHŞİ SULAMA YÖNTEMİ KURAKLIĞIN NEDENİDİR… SUYU VERİMLİ KULLANMAK ZORUNDAYDIK! KURAKLIĞA RAĞMEN SU KAYNAKLARINDANAŞIRI SU ÇEKİMİN SONUCU, OLAGAN ÜSTÜ KURAKLIKTIR. KURAKLIK- SU KITLIĞI YAŞANMADAN; EYLEM PLANLARI-MODEL YÖNETİMİ VB ÖNLEMLER ALINMALIYDI.

Bugün içme suyuna bile ulaşmakta birçok kentimizde önemli bir sorun haline gelmiştir. Tarımın en yoğun yapıldığı bölgelerimizde- havzalarda- neredeyse mevcut tatlı su kaynaklarından tarım için yaklaşık % 89-90, içme ve kullanma suyu için %8-9 ve sanayide %2 suya gereksinim duyulduğu belirtilmektedir.

Ülkemizde bölgesel iklim özellikleri göz ardı edilerek adeta her yerde sulu tarım, hatta tropikal bitkisel ürünlerin yetiştirilmesine izin verilmesi su kaynaklarını hidrolojik kuraklığının, erozyonun, çölleşmenin, toprağın verim kaybının artmasıyla sonuçlanmıştır. Sulu tarımın alışkanlık haline gelmesi, önümüzdeki yıllarda suya olan ihtiyacı artırmaktadır.. Bugüne gelişinin nedenini salt “iklim krizi ve küresel ısınmayla” açıklamak bilimdışılıktır. Göllerin hidrolojik bütçesini korumuş olsaydık, bırakın içme suyunda sorun yaşamayı, tarımsal ve sosyal kuraklığın olmasını engellemiş olurduk. Bu söylemler, bilim ve akıl dışıdır. Kuraklık ve iklim krizi doğanın sucu değildir.

Ülkemizde birçok havza suya olan talebin giderek artması, havanın – toprağın neminin azalması, su kaynaklarının su seviye ve kalitesinin olumsuzluğunun sonuçları, biyolojik çeşitlilikte, ekosistem kayıplarında, üretimde ciddi sorunlar yaşana bilecektir. Kuraklığa rağmen su kaynaklarından aşırı su alımlarına devam etmek, tarımda bitki deseni ve sulama sistemlerinde bilimsel yöntemleri uygulamamak sonucunda göller kurumakta, iklim kararsızlaşmakta ve KURAKLIĞA NEDEN OLUNMAKTA/ARTIRILMAKTADIR. Birçok bölgede yaşanan kuraklık, olağan üstü kuraklığa dönüşmüştür. Suyunuzu, doğanızı, havanızı, toprağınızı, ormanınızı korursanız iklimi, yaşamı, geleceği korursunuz… Bu nedenlerle bireysel olarak herkesin yapması gereken, suyu israf etmemek ve verimli kullanmaktır.

SUYUN FABRİKASI DOĞADIR. DOĞANIN SU KAYNAKLARINI KORUMAK ve VERİMLİ KULLANMAK ZORUNDAYIZ…
Yerel ve küresel olarak su kaynaklarını verimli kullanmak gerekiyor. Su tasarrufu ve doğal kaynakların, suyun verimli kullanımı, iklim ve küresel su krizine çözüm bulmak için büyük önem taşır. İklim değişiklikleriyle beraber kurak olan yerler daha da kurak bir hal alıyor ve suyun buharlaşmasını artırarak su kaynaklarının kayıplarına neden olmaktadır. Su, nem yağmurun temel maddesi, iklimin koruyucudur. Su yoksa, iklim yok!

Su kaynaklarının bilim dışı kullanımı su kıtlığının artmasına neden oluyor. Su israf edilmemesi, su kaynaklarının korunması ve verimli kullanımı, hem bugün hem de gelecek nesiller için büyük önem taşımaktadır. Herkese düşen sorumluluk var. Su israfının önlenmesi konusunda toplumun bilinçlenmesine katkı sağlayan farkındalık oluşturmak, su kaynaklarının korunması ve su israfının önlenmesi için çeşitli tedbirler almak için;

  • Doğal su kaynaklarımızı sulak alanları ekosistemleriyle birlikte korumak, su güvenliği politikalarını benimsemek, su kaynaklarını kirleten her türlü faaliyetlerden kaçınılmalıdır. Su kaynaklarının su bilançosu kaynağın biyolojik özelliklerine uygun şekilde düzenlenmesi ve negatif değerlere düşmesi mutlaka önlenmelidir.
  • Suyumuza, iklimimize göre tarımsal üretimimizi, kentlerin ve sanayinin planlamasını yapmak zorundayız. Tüm bunların planlanmasında su altyapısını sürekli denetim altına almak, kayıp kaçakları her alanda önlemek, verimli su teknikleri kullanmak ve su altyapısının düzenli olarak kontrol edilmesi ve kayıp-kaçakların önlenmesi gerekmektedir.
  • İçme suyunu tarımda, yol, park, kent temizliği vb ihtiyaçlar için kullanmamalıyız. Atık suların arıtılarak tekrar kullanılmasını sağlamak gerekmektedir.
  • Tarım uygulamalarının yanlış bir şekilde kullanılıyor olması su kaynaklarının da israf edilmesine yol açıyor. Suyun en çok kullanıldığı tarımda ve önlem alınmadığında suyu kirlenmesinde hayati sorunlara neden olabilecek olan sanayide su tüketimini azaltmak ve verimli su teknikleri (yeniden kullanımlı dönüşümü) uygulamak gerekmektedir.
  • Kuraklık noktasal değil, bölge, ülke, küresel çapta yayılan insanların doğa yönetiminde neden oldukları yanlışlar sonucu oluşan “afettir”! Son yıllarda kuruyan ve kurumakta olan doğal göllere, su kaynaklarına başka havzalardan, su kaynaklarından su taşımak sorunu çözmeyeceği gibi, suyu taşınan havzanın her an kuraklıkla karşı karşıya kalacağı unutulmamalıdır. Çünkü su alınan havza da her an kuraklık tehdidi altına girebilir. Kuraklığın noktasal değil bölgesel çapta bir doğal afet olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Tüketimde daha bilinçli davranarak, su ayak izi- sanal su kullanımımızı azaltmak gerekmektedir.
  • Tarımsal ya da endüstriyel bir ürünün üretim sürecinde kullanılan toplam su miktarı ise, o üründeki sanal su olarak adlandırılır. Örneğin, “1 litrelik şişelenmiş su için ise yaklaşık 17 litre su tüketiliyor. Bu 17 litre suyun % 61’i plastik hammadde üretimde, %16’sı işlenme, %17’si enerji ve sadece %6’sı içtiğimiz su olarak tüketiliyor.” 1 bardak süt (250 ml) için 225 litre su, 1 kilo çikolata üretimi için 17bin litre su, 1 portakal için 50 litre,1adet pamuklu t-shirt için (250 gr) 2.720 litre su…

Suya ulaşım ve kullanımda çok ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Bu krizin önlenmesinde, suyun adaletli dağıtımı ve önceliğinin doğru yönetilmesi, doğru yatırımların zaman geçirmeden başka krizler yer vermemek ilkesiyle alınacak bilimsel önlemlerle gecikmeden önceden alınmalıdır.

Su hakkında söz sahibi olarak bakanlık, kurum, kuruluş vb. çok sayıda otorite olması, ne yazık ki uyum içerisinde olunamaması suyun tüketimi ve kirlenmesini hızlandırmaktadır. Ülkemizde yıllardır gündemde olan suyun yönetiminde otorite sayısını en aza indirilmesini de öngören “Su Kanunu” onaylanmalıdır. Yıllarca tasarruflu- verimli kullanmadığımız su, bugün bize çok acı- ödenemeyecek bir bedel-fatura olarak geri dönmektedir.

 

Avatar photo

Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucu üyesidir. Sulak alanlar ve sulak alanların korunması üzerine çok sayıda çalışması bulunan Limnolog Dr. Erol Kesici, derneğimiz üyesi ve bilim danışmanıdır. Su kaynaklarının etkin yönetimi ve verimli kullanımı amacıyla üst düzey koordinasyon ve iş birliği sağlamak üzere 29.11.2023 tarihli ve 32384 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Ulusal Su Kurulu kararıyla teşkil edilen Su Verimliliği Alt Kurulu'nda Derneğimizin temsilen bilim danışmanı olarak görev yapmaktadır.  

Yorum yaz