Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı Değerlendirme Toplantısı Gerçekleştirildi

/ 1 Ocak 2025 / / yorumsuz
Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı Değerlendirme Toplantısı Gerçekleştirildi

Tarım ve Orman Bakanlığı Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün koordinasyonunda çalışmaları yürütülen su kaynaklarının etkin yönetimi ve verimli kullanımı amacıyla üst düzey koordinasyon ve iş birliği sağlamak üzere 29.11.2023 tarihli ve 32384 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Ulusal Su Kurulu kararıyla teşkil edilen Su Verimliliği Alt Kurulu “Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planı” Değerlendirme Toplantısı, 19 Aralık 2024 tarihinde çevrimiçi düzenlenmiştir. Kurulda yazılı ve sözlü açıklamalarımızın yanı sıra, çok ciddi su sorunu yaşayan ülkemizin içinde bulunduğu “su krizinin” iyileştirilmesi için, suyun verimli kullanılmaması “su kıtlığı ve güvenliği konusunda” saha çalışmalarımız ve bilimsel verilerin sonuçlarınca çözüm yollarına dair önerilerimiz “Su Verimliliği Strateji Belgesi ve Eylem Planına” katkı vermesi için aşağıda yer almaktadır.  

DOĞAYI KORURSAK SUYU DA KORURUZ…

Su, insan hayatının diğer canlı varlıkların güven içerisinde yaşayabilmesinin devamı edebilmesi için gereken en önemli doğal kaynakların başında gelmektedir. Doğal alanların tahribi, kirlilik, suyun doğanın yönetimindeki koruma- kullanma dengesindeki artan duyarsızlıklar, su kaynaklarının yönetiminde sadece ülkemiz için sürekli olarak gündemde tutulması ve değişen koşullara göre politikalarının risk yaşanmadan güncellemesi ve gereken önlemlerin alınması çok önemli bir sorun olarak yaşantımızı olumsuz bir şekilde etkilemektedir.

Suyun aşırı ve bilinçsiz kullanımı, nüfus artışı- gıdaya olan ihtiyacın artması su kaynaklarına olan talebin giderek artmasına neden olmaktadır. Yerkürede suyun, yüzde 1 erişilebilir tatlı su kaynaklarını oluşturmaktadır. İçme kullanma amaçlı tüketilen suyun kalitesi ise çok açık şekilde kirlilik sorunu yaşamaktadır. Suyun akıl dışı olan aşırı kullanımı, nüfus artışı, su kayıp kacakları, kirlilik, kuraklık, iklim değişikliği, doğadaki yaşam alanlarına yapılan baskılar sonucu giderek azalmasının vb. tehdit ve risklerle karşıya karşıyadır. İçilebilir kullanılabilir suyun uygun ve erişilebilir olması; sağlığın, gıdanın, tüm canlı ve cansız varlığın- ekosistem paydaşlarının, ekonominin, sağlığın, iklimin, sürdürülebilirliğin sigortasıdır.

SUYU HER ALANDA VERİMLİ KULLANMAK – KORUMAK ZORUNDAYIZ

  • Suyu her alanda verimli kullanmamız gerekirken (israftan kaçınmak-akıllı tüketim), doğanın ürünü olan suyun korunmasında doğal su kaynaklarının korunması gerekir. Verimli su kullanımının yanı sıra suyun kirletilmemesi ve buharlaşma olayının en aza indirgenmesiyle ilgili (hidrolojik bütçenin korunması- ağaçlandırmada nem tutucu bitki tercihi-ekosistem korunması) çalışmalarına öncelik verilmesi gerekmektedir.
  • Su verimliliği yaklaşımı; suyun, miktar ve kalite bakımından korunarak sadece insanların değil, ekosistem duyarlılığı ile tüm canlıların gereksinimlerini dikkate alacak şekilde kullanılabilir su kaynaklarının kullanıcılar arasında, tüm sektörlerde akılcı, adil ve dengeli bir şekilde paylaştırılmasını esas almaktadır.
  • Su kaynaklarının kullanılabilirliğini giderek azalması, kirlilik ve sulak alan kaybı-yapılaşma- etkisiyle su kalitesindeki olumsuzluklar iklimin değişmesine, iklim değişimiyle ilgili risklerin giderek artmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda ülkemizin birçok bölgesi iklim değişiminin etkisiyle yüksek riskli hale gelmiştir.
  • Suyun verimli kullanılmaması sonucunda; başta tarım olmak üzere üretim alanları giderek azalmakta, aşırı kimyasal kullanımı, suyu kirletmenin yanı sıra gıda güvenliğini de riske neden olmaktadır. Ülkemiz genelinde üretimde suya ve gıdaya olan talebin giderek artması bizim suyu verimli kullanılmamız ve kirletilmemiz ilgili artan engeller karşısında yeni yöntemler ve koruyucu önlemler oluşturmamız zorunluluk haline gelmiştir.
  • Su, kaynak ve ekosisteminde ölümcül risk oluşturan yağlar, bağlacı, birbiri içinde çözünmeyen kimyasal maddelerin su depolarında ve atık sularla sulara karışması, su kaynaklarına taşınması mutlaka önlenmelidir. Çünkü; suyu koruyarak verimli kullanmadığımız için, iklim değişikli ve kuraklık, su stresiyle iç içe yaşar hale geldik. Üretimde gelişen teknolojiyle bilinçli su kullanarak daha fazla ürün ve hizmet üretmek mümkündür.
  • Musluk suyunun her alanda kullanılması (salma sulama- çim, park, bahçe, sanayi vb.) devam etmekte. Çözüm için; bilinen her alanda verimli teknoloji yöntemlerini yaygınlaştırılmasıyla, alternatif su kaynakları oluşturarak, su kaynaklarının hidrolojik, biyolojik denge ve döngü ile besin piramidinin korunmasıyla ve de insanı merkez almayan bakışla yerine getirmemiz gerektedir. Doğayı, ekosistem döngüsünü korumak, suyu, havayı, toprağı, yaşamı, iklimi, geleceği korumaktır. Böylece, su kaynaklarının su döngüsüne olumsuz etki eden, sosyo- ekonomik ve çevresel ürün ve hizmetlerine her bakımından etkileyen iklim krizine karşı, büyük teknolojik yatırımlar-paralar- gerektiren alternatif kaynak arama, suların ileri arıtımı gibi güçlükleri azaltacak, ekonomik kazanç, su ve temiz üretim güvencesi sağlanacaktır.
  • Üretim ve hizmetlerin her aşamasında su verimliliği dikkate alınarak akış kontrol cihazları, sayaçlar ve bilgisayar destekli izleme sistemleriyle gerekli planlamaların yapılması, daha az su kullanılmasının yanı sıra atık su miktarını azaltacaktır.

ATIK SULARIN YENİDEN KULLANILMASI; ALTARNATİF KAYNAK OLUŞTURMAKTIR

Ülkemizde atık suların tekrar kullanımı en önemli eksikliklerimizden biridir. Atık suların tekrar kullanılmasıyla sağlanacak alternatif su kaynaklarının geliştirilmesi, doğaya uyumlu teknolojilerin kullanılması ve yaygınlaştırılmasıyla, gelecek canlı neslinin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneğinden ödün vermeden sürdürülebilir su politikalarının oluşturulması ve dolayısıyla güvenli kalkınmanın yolunun sürekliliği ülkemiz için öncelik haline gelmiştir. Su tüm ülkeler gibi bizim içinde “beka” sorunudur! Su yönetiminin ulusal ve uluslararası düzeyde düzen ve uyumunu sağlamak gerekmektedir.

  • Her alandaki arıtılmış atık suyun yeniden kullanımı, akarsu, nehir göl, rezervuar vb. su kütlelerinin kalitesini iyileştirmekle kalmayıp, aynı zamanda içilebilir tatlı suya olan talebi de azaltmaktadır.
  • Su temininde temel ilke, güvenilir suyun kullanıcılara ulaştırılması olmalıdır. Bu nedenle suyun kaynaktan tüketiciye ulaşana kadar her aşamada kirlenmemesi, kayba uğramaması için modernize edilmesi, teknik, ekonomik desteklerin güçlendirilmesi gerekmekte.
  • Aşırı kirlilik yüküne sahip olan her alandaki atıkların (madencilik, tarım, sanayi, tıbbi vb.) su kaynaklarına verilmemesinin yanı sıra nispeten temiz olan atık suları aynı bölümde ve aynı hatlarda toplanıp taşınmamalıdır.
  • Evlerde, turizm alanlarında, iş yerlerinde Lavabo, çamaşır yıkama yerleri, banyolardan gelen atık sular basit arıtmaya tabi tutularak sulama vb. tekrar kullanılabilir.
  • Suyumuza, iklim özelliklerimize göre tarım (iklim kuraksa, tarım sulak olmamalı), sanayi ve kentleşmenin düzenlenmesi zorunlu hale gelmiştir. Marmara Bölgesinde olduğu gibi sanayinin neredeyse %80’nin, ülke nüfusun neredeyse %30’unda İstanbul’da konumlanmaması gerekir.
  • Sulama alanlarının rehabilitasyonu Tarımsal su kullanıcı teşkilatlarının tamamını kapsayacak ve tek çatı altında toplayacak yasal bir düzenlenme bulunmaması. Kurumlar arası koordinasyonun ve iş birliğinin yetersiz olması. Sulama birliği başkanlarının belediye başkanlığınca değil, kurumlar arasında koordinasyon ve iş birliği deneyimlerine sahip olan uzmanlaşmış Su Yönetimi Genel Müdürlüğü veya DSİ Genel Müdürlüğünce vb. kurumlar tarafından yürütülmesi gerekmektedir.

 

SU YÖNETİMİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VE SU KANUNU

Ülkemizde su yönetimi ile ilgili görevlerde koordinasyon sağlamak ve özellikle planlama ve politika belirleme ile ilgili görevleri tek elden yerine getirmek ve suyun yönetimini sağlamak üzere 2011 yılında Su Yönetimi Genel Müdürlüğünün kurulması çok önemli bir adımdır. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş ve su kaynaklarının korunması ile ilgili olarak üstlenmiş olduğu görev planlaması ülkemiz için çok önemli bir adım olmuştur. Buna göre;

  • Su kaynaklarının korunması, iyileştirilmesi ve kullanılmasına ilişkin politikaları belirlemek,
  • Su yönetiminin ulusal ve uluslararası düzeyde koordinasyonunu sağlamak,
  • Su kaynaklarının kıyı suları dahil olmak üzere koruma-kullanma dengesi gözetilerek, sucul çevrenin ekolojik ve kimyasal kalitesinin korunması ve geliştirilmesini sağlamak maksadıyla havza bazında nehir havza yönetim plânları hazırlamak,
  • Kurak dönem yönetim stratejilerini belirlemek
  • Bütüncül nehir havzaları yönetimi ile ilgili mevzuat çalışmalarını yürütmek,
  • Su verimliği konusunda çalışmalar yapmak, atık suların geri kullanımı, kayıp kaçakların kontrolü, su tasarrufu konularında hedef ve politikaları oluşturmak,
  • Havza bazında kirliliğin önlenmesi ile ilgili tedbirleri ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte belirlemek, değerlendirmek, güncellemek ve uygulamaların takibini yapmak,
  • Yerüstü ve yeraltı sularının kalite ve miktarının korunmasına yönelik hedef, ilke ve alıcı ortam standartlarını ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte belirlemek,
  • Su kirliliği açısından hassas alanları ve nitrata duyarlı hassas alanları tespit etmek ve izlemek,
  • Taşkın Yönetim Planlarını Hazırlamak
  • Su bilgi sistemini kurmak
  • Ulusal izleme ağını kurmak ve İzleme programlarını hazırlamak görevi verilmişse de; bugün geldiğimiz kuraklık ve su kaynaklarının hidrolojik bütçelerindeki aşırı kayıplar ve su kirliliği ülkemizde de çok ciddi boyutlara ulaşmıştır.

Elbette suya artan talep çok fazladır ama bizlerin yapmış olduğu araştırmalarda hazırlanan eylem planlarının ve mevzuatın uygulanamaması / uygulanmamasının “küresel ısınma – iklim kriziyle” açıklanması mümkün değildir. Suyun yönetimiyle ilgili yetki çakışmasının giderilmemesi bunda etkili olmuş mudur? Yukarıdaki belirlenen hedeflere ulaşılmamasının nedenlerinin, eksikliklerin ve yönetsel sorundaki uygulama yanlışlıklarının tekrar araştırılması ve dersler çıkarılması gerekmektedir.

SUYU MİKTAR VE KALİTE BAKIMINDAN KORURSAK İKLİMİ DE KORURUZ

İklim değişikliğinin, yaşanan ve çok ciddi boyutlara oluşan hidrolojik kuraklığın ve kararsız iklim sürecinde yaşamanın, öncelikle suyun kaynağı olan doğal yapılarda hidrolojik döngüyü ve sistemleri değiştirerek su kaynaklarını miktar ve kalite yönünden değiştireceği ve ayrıca
sosyo-ekonomik ve çevresel mal ve hizmetleri doğrudan ya da dolaylı olarak etkileyeceği açıktır. Karasal ekosistemleri- ormanları-otsu vejetasyonları, korumak- iyileştirmek, biyolojik çeşitliliği, besin zincirini korumak, çölleşmeyi önlemek suyun- iklimin sürekliliğinin sağlanmasında çok önemlidir.

Su-nem-ekosistem yoksa, yağışta olmayacaktır. Su azlığına bağlı, iklim değişikliğinin su çevrimi (hidrolojik döngü) üzerinde en önemli etkisi su kaynaklarının kullanılabilirliği, miktarı ve su kalitesindeki değişiklik olarak ortaya çıkacaktır. Su güvenliliğinin acilen sağlanması, atık suların tekrar kullanımı, havza bazında yerüstü ve yeraltı sularının kalite ve miktarının korunması ve kirliliğin önlenmesi, kayıp kaçakların kontrolü, dayanıklı altyapı, sulama politika ve tekniklerinin bilimsel yöntemlere göre düzenlenmesi, su kirliliğinin önlenmesi ve su hasadının her alanda uygulanması konusunda bilinen acil önlemlerin uygulanmasının yanı sıra hedef ve politikaları oluşturmak acil zorunluluktur.

ÇÖZÜM; SU KANUNU ve SU BAKANLIĞINDA…

Tüm sorunların çözümüne katkısı olacağını inandığım ve birçok AB ülkelerinde uygulanan Su Kanununun bir an önce onaylanıp, yürürlüğe girip uygulanması gerekmektedir. Diğer önemli bir girişimde Su Bakanlığı’nın kurulması olmalıdır. “Su Kanunu”; su yönetiminin tek
ve merkezi yapıda olmasını sağlamakla kurumlar arası uyumsuzluğun ve suyun yönetilmesinde birden fazla karar merciinin olmasının kaldırması bakımından çok önemlidir.

Su bilgisiyle, su vicdan ve ahlakıyla, suyun her alanda verimli ve akıllı kullanımının uygulanması ülkemizin de en önemli çıkış noktasını oluşturacaktır. Su Kanunuyla; tatlı su kaynaklarını neredeyse %80’ni kullandığımız tarımı, geleneksellikten kurtarılıp, dijital dönüşüm ve modern teknolojilerin hızlı gelişimiyle toprak- bitki analizleri, hassas gübreleme ve sulama gibi yöntemler- bilgilendirme- izleme ve denetimlerle tarımsal verimliliğin artması, sürdürülebilirliğinin yanı sıra su, toprak, sağlık, ekonomi ve iklim güvence altına alınabilir. Bunun için üreticinin teknik desteğinin ve tarıma ayırdığı bütçenin artırılması gerekmektedir.

 

Avatar photo

Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucu üyesidir. Sulak alanlar ve sulak alanların korunması üzerine çok sayıda çalışması bulunan Limnolog Dr. Erol Kesici, derneğimiz üyesi ve bilim danışmanıdır. Su kaynaklarının etkin yönetimi ve verimli kullanımı amacıyla üst düzey koordinasyon ve iş birliği sağlamak üzere 29.11.2023 tarihli ve 32384 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan Ulusal Su Kurulu kararıyla teşkil edilen Su Verimliliği Alt Kurulu'nda Derneğimizin temsilen bilim danışmanı olarak görev yapmaktadır.  

Yorum yaz