SUMAYMUNU (Myocastor coypus)
Fotoğraflar: © M. Sözen
Sumaymunu (Myocastor coypus), Arjantin, Bolivya, güney Brezilya, Şili, Paraguay ve Uruguay dahil olmak üzere 23. enlemin güneyinde Güney Amerika’ya özgü bir su kemiricisidir. Sumaymunu, uzun zamandır bir kürk hayvanı olarak değer görüyor ve bu da onların kendi doğal yayılış alanlarının dışında birçok ülkeye taşınmasına yol açtı.
Sumaymunu çiftçiliğine yönelik ilk girişim 1880’lerin başında Fransa’da kurulmuş, ancak ilk kapsamlı Sumaymunu çiftlikleri 1920’lerde Güney Amerika’da gerçekleşmiştir. Bu teşebbüslerin başarısı, Avrupa ve Kuzey Amerika’da Sumaymunu çiftlik kurulumlarının artmasına yol açmıştır. Bu çiftlikler, dünyanın dört bir yanında doğada görülen Sumaymunu populasyonlarının kaynağı haline gelmiştir.
Bu çiftliklerdeki bazı Sumaymunları kaçtılar veya çoğu durumda bir av hayvanı sağlamak veya su bitkilerini ortadan kaldırmak için kasıtlı olarak doğal ortamlara bırakılmışlardır. Pek çok ekosistemde beslenme faaliyetleri bataklık bitki örtüsünü yok ettiği, yuvaları su kontrol yapılarına zarar verdiği ve tarımsal ürünlerle beslendikleri için zararlı bir tür (pest) haline gelmiştir.
Sumaymunları ayrıca insanları ve çiftlik hayvanlarını etkileyen bazı parazitlerle de ilişkilendirilmiştir ve yaban hayatını olumsuz etkileyebilir durumdadır.
Bununla birlikte, birçok ülkede sumaymunları bir kürk hayvanı olarak ekonomik bir değer olarak kabul edilir.
Zararlı olarak sınıflandırılmaları genellikle postlarının fiyatına bağlıdır. Yüksek kürk fiyatları ve ardından kapana kısılma, nüfusu azaltarak, Sumaymunlarının neden olabileceği çevresel zararın bir kısmını hafifletir ve yerel ekonomiye para getirir. Düşük kürk fiyatları genellikle kürk hasadının azalmasıyla sonuçlanır, bu da sumaymunu populasyonlarının habitatlarının taşıma kapasitesini aşmasına yol açar. Günümüzde kürkü için yetiştirme faaliyetleri azalsa da dünyadaki pek çok ülkeye yayılmış durumdadır.
Türkiye’de ülkenin en batısındaki Trakya’da Meriç ve Tunca nehirleri ve bu nehirlerle bağlantılı sulak alanlar (Gala gölü gibi), ayrıca ülkenin en doğusundaki Aras nehri ve bağlantılı sulak alanlara yerleşmiş durumdadır.
Türün Türkiye’de görülmeye başlaması Iğdır’da 1970’li yılların başlarına, Trakya’da görünmesi ise 1990’lı yılların başlarına dayanmaktadır ve kaynağı batıda Bulgaristan, doğuda ise Rusya gibi ülkelerdeki kürk çiftliklerinden kaçan veya serbest bırakılan hayvanlara dayanmaktadır.
Sumaymunu, Güney Amerika’daki kökenlerinden Avustralya ve Antarktika hariç her kıtaya taşındı. Bazı bölgelerde değerli bir kaynak olarak algılanırken, çoğu bölgede bu hayvanlar bir zararlı (pest) türü olarak kabul edilir. Sumaymunları, su kontrol yapılarına, ekinlere ve bataklık sistemlerine zarar vermiştir ve bir hastalık konakçısı olarak kabul edilmektedir.
İşgal ettiği alanlardan uzaklaştırılmaları çabaları bazı alanlarda az, bazı alanlarda ise iyi başarılar sağlamıştır. İşgal alanlarını temizleme çabalarının başarılı olabilmesinde, sumaymunu populasyonlarının yeniden ortaya çıkmasını önlemek için izole edilmesi, ve populasyonlarını azaltmak için sert kışlar gereklidir. Ayrıca son sumaymunu alandan temizlenen kadar yoğun yakalama çabaları sürdürülmelidir.
Türkiye’de sulak alanlara, sulama yapılarına, insan ve hayvan sağlığına etkileri üzerine detaylı çalışmalar yapılmadığı için henüz türe yönelik bir mücadele söz konusu değildir.
Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi. Hatay Tabiatı Koruma Derneği Bilimsel Danışma Kurulu Üyesidir.
Yorum yaz