22 MART DÜNYA SU GÜNÜ: SUYUN KALICILIĞI VE YÖNETİMİ
Su, yerine başka bir şeyin konulamadığı, tek üretim yeri doğa olan ; yeryüzündeki en yaygın ve en hayati maddelerden biridir.. Dünya Su Günü; ülkelerinin giderek büyüyen temiz suyun yönemini- sorununa dikkat çekmek-soruna çözüm, içilebilir su kaynaklarının korunması ve çoğaltılması konusunda somut adımlar atılmasının sağlanması için 26 yıl önce ilan edildi.
Ülkemizde de bu önemli gün “yanlış anlaşıldı!” Çünkü uyarılara rağmen; sular, gittikçe fakirleşti ve kirlendi! .Akıl yürütmeden, bilim dışı su kullanın sonucu; su kıtlığı iklim krizinin-ısınmadır. Sorunları; nesnel gerçekleri algılama, kavrama, yargılama ve sonuç çıkarma varken(zeka) yıllardır suyun güvenliğini değil de ürününü düşünen bir eğitim ve ekonominin sonuçlarıdır su krizi. Su Ürünleri Fakültesi, İstasyonu, Enstitüleri vb Halbuki gelen nokta; su ekolojisi akılı düşünerek gelişmezse ekonomi, sağlık, huzur da gelişmediğini göstermektedir’ Kısacası suyun hali neyse yaşamında hali odur! Nasıl mı? Sağlığın, gıda güvencesinin, ekonomik gelişmenin ana kaynağını sağlayan bu inanılmaz bileşiğe dikkat çekmek, anlamak ve farkındalık uyandırmak adına suyla ilgili bazı gerçekleri
hatırlatırsak; dünyadaki suyun sadece yüzde biri kadarı insanların kullanımı için uygundur. İnsanın %70 yeni doğan bebeklerin vücutlarının % 78’i gıdaların 60-95 su. Öyleyse, su temizse her şey temiz, sağlıklı, kazançlı güvenceli.
SU KORUNMAZSA; EKONOMİ DE; “VATAN DA” KORUNMAZ!
“Kimin kimi yiyeceğine su karar verir” der Afrika atasözü. Ulusların yoksullaşmasına neden olduğuna, salgın hastalıklardan kırılmasına, toplumsal huzursuzluk ve şiddetin yayılmasına, göçlere neden olduğundan söz etmekten ısrarla topraklarından ediyor. Su; uluslararası ilişkilerde bir silah ya da baskı unsuru haline gelecek” AUİM raporunda 2020’den sonra su savaşları yaşanabilir. “Ortadoğu, su savaşlarının da beşiği olmaya namzet” suyun “silah olarak görülmesi”, “su savaşlarında” vatanımızın iç ve dış tehditlere karşı koruması, suyun yönetimi “suyu kullanma, suyun bekası(kalıcılığı) ve koruması da zekamızla da” ilgilidir.
Ülkemizde; suyun, yanlış yönetimi, çevrimine engel olan HES, kuyu, gölet, baraj yapımındaki aşırılıkla, kaynaklarımızın su bütçelerinin korunamamıştır. Sulakalanlarımız koruma altında olmasına rağmen giderek dolgu ve yapıyla “işgal altında! İnsanın –canlının; kullanabileceği göl, ırmak, dere vb. gibi tatlı su kaynaklarının yüzdesi ise sadece %0,3 tür. Son 50 yılda 6 kentte 36 göl tamamen kurumasına (Akşehir, Avlan, Eber…) 14 göl kuraklık tehlikesi altında (Eğirdir, Burdur, Kovada) olması su yönetimindeki başarısızlığın göstergesidir.
NASA verilerine göre; son 60 yılda 2 milyon hektar sulak alan(suyun fabrikası) kurudu. 2030'da bile su talebi ile arzı arasındaki fark yüzde 40&39;a çıkacak. Bu sadece suya olan ulaşımın güçleşmesi değil, aynı zamanda; kuraklığın göstergesi ve dönemsel aşırı ve kararsız yağışlar, kar yağışında azalma, sel felaketi tehlikesinin artması ve sıcaklık artışı hep ülkendeki su kaynaklarının azalmasıyla ilgili.
ULUSAL SU POLİTİKANIZ YOKSA; SUYU İYİ YÖNETEMEZSİN
Su politikası, zihniyeti- iradesi olmayan ülkeler; suyu hep kötü yöneterek su-ürün kıtlığına neden olmuşlardır. Örneğin tarımın; teknolojisi-araçları geliştikçe, çiftçi bölgenin tabiatına uygun kuru tarımı bırakıp, toprağa uymayan, bol su isteyen, yöresel olmayan yeni ürünlere geçmekteyse…
Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4 bin metreküpten 1330 metreküpe inmesi bizim ülkemizin de SU KITLIĞI çeken ülke olduğunun göstergesidir. Ekosistemlerin korunmasında karar verme yetkisine sahip olanların ve planlamacıların ekosistem temelli yönetim biçimini benimsenmesinin uzun vadeli sürdürülebilirliğin sağlanması için kilit rolde olduğu bir gerçek. Bütün kentlerde, göller-su kaynakları için su bütçemizi yapmalı, az veya yetersiz su durumuna göre alınacak önlemleri mutlaka uyulmalı. Bilinçsiz su kullanımı, su kıtlığı küresel ısınmanın temel nedeni olduğu unutulmamalıdır. Yaşanan kuraklık, suya ulaşamama, kirlilik, seller- taşkınlar çevre felaketi, doğadaki çeşitli unsurlar ile onlarla dolaylı ya da dolaysız olarak ilgili başka unsurlara insan eliyle verilen zarara bağlı gelişen felakettir ve doğal felaket değildir. Dünya Su Günü kutlama değil ! Yas–günü olmuştur! “Anmaya” dönüşmeden suyun bekasın (kalıcılığını) sağlayalım!
Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu, sulak alanlar ve sulak alanların korunması üzerine çok sayıda çalışması bulunan Limnolog Dr. Erol Kesici, derneğimiz üyesi ve bilim danışmanıdır.
Yorum yaz