DÜNDEN BUGÜN’E -BİR AŞK HİKAYESİ-“Yaprağından Önce Çiçeğini Açan Badem Ağacı”
Yaprağından önce çiçeklenen bir ağaç olmaz demeyin, var çünkü. Hem de acı bir hikayesi ile…
Gelin hep birlikte bu hikayeye kulak verelim. Datça Badem Çiçeği Festivali’nin simgesi olan badem çiçeğinin kerametini birlikte ortaya çıkaralım.
Kış ayının kaban giydiren günlerinden bahar ayının ince yelek giydiren günlerinin habercisi, yaprağından önce ilk çiçek tomurcuklarının görülme özelliğine sahip badem ağacı antik dönemin mitolojik bir aşk hikayesidir. Hikayede adı geçen ve günümüzden yaklaşık olarak iki bin yıl önce kullanılan isimlerden bir tanesini güzel Türkçemiz çatısı altında halen kullanmaya devam etmekteyiz. Bu isim Filiz’dir. Filiz ismi bu aşk hikayesinin ana kahramanıdır. Filiz isminin antik Yunanca’sı “Phyllis”dir, Filiz diye de okunur. Kız kahramanımızın ismi Filiz, erkek sevdalının ismi de Demophon (Demofon olarak okunur)’dur.
Ben, hikayelerimde sizleri de hikayeye ortak ederim. Hazırsanız sizin için zamanda seyahat eden bir “zaman otobüsü” kiraladım. Koltuklarınıza oturup kemerlerinizi bağladıysanız ve bisküvi çay ikramımızı da muavin arkadaştan aldıysanız otobüsün kontağını çalıştırıp hep beraber iki bin yıl öncesine ışınlanalım.
Otobüsümüz bizi uçurumun kenarına, dalgaların yalçın kayalıkları tekmelediği bir falezin başına getirdi. Burası Yunanistan’ın Kavala sahili olsa gerek. İnşallah dürbünlerinizi getirmişsinizdir; getirmediyseniz de sorun yok biz sizleri düşünerek koltuk kenarlarına dürbünlerinizi astık. Şimdi iki üç mil ötemizdeki karartılara dürbünleriniz ile bir bakın. Dürbünlerimizin menzili teleskop misali ben diyeyim 1000 km sen de 2000 km, olan olayları tüm detayları ile oturduğumuz yerden çekirdek çıtlatarak HD görüntüsünde izleyebilirsiniz.
Bizim Demofon ve onun emrindeki birkaç gemi ile Anadolu’muzun Trakya topraklarına gidiyor. Zeus’un hikmeti Eros’un attığı okun kuvveti ile Trakya Kralı’nın kızı Filiz ile Altın Kum Edirne Enez sahillerinde göz göze geliyorlar. Dürbünü biraz daha zoomlayalım. Filiz Hanım’da afeti dilber, elma yanaklı arap dudaklı yeşil gözlü acem gibi yay kaşlı tay gibi uzun bacaklı boyu 1.80 civarı süt tenli bakmalara kıyamadığımız Dünya Bayan Güzellik Şampiyonu gibi bir hanım. İç güzelliği badem şekeri, kakaolu krema gibi; kadife dili ile insanların kalbine dokundukça kalbinizi 1000 derece ısıdaki fırında eritir gibi. İç güzelliği yüzüne yansımış, ana babadan zengin çok şanslı 20 li yaşlarda bir kız. Bu kıza aşık olmak için Eros’un ok atmasına bile gerek yok, atılan ok; ok sarfiyatı olur. O derece güzel bir kız. Aşk tanrısı Eros, okunu öyle bir saplıyor ki kız da Demofon’u gördüğü an kara sevdaya düşüyor.
Demofon da denizci, sicim gibi tüm kasların ben buradayım beni de gör diye bağıran bir bakanın dönüp bir daha baktığı atletik bir vücut, güven veren başını omzuna rahatlıkla yaslayabileceğin geniş omuzlar, 1.90 üzeri bir boy, kartal gözlerini andıran kesin göz hatları ve delici bakışları, turkuaz gözleri, kendinden emin tok bir ses tonu, bir bakışı ve bağırışı ile bir köpek balığını bile gittiği yoldan geri döndürebilecek kendinden emin ve maceracı bir karakter.
Kader, Demofon’nun da defterini dürmek üzeredir. Gemisinden karaya atladığı an Filiz ile göz göze gelir. Her ikisinin de kalbinde karıncalar gezinmeye, midelerinde kelebekler uçuşmaya başlar. Eros’un aşk oku tesirini kalplerinde ve tüm vücutlarına göstermeye başlamıştır. Filiz’in karnına bıçak sokuyorlar gibi ağrılar girer, vücudu titrer, Demofon’ un eli ayağına dolanır gözlerini ve kirpiklerini hiç kıpırdatmadan Filiz’e kilitler. Anştayı’nın izafiyet teorisi devreye girer ve zaman bir an da bir dip frizin içerisindeymiş gibi donar, ilerlemez olur, kendileri dışında her şey donmuştur. Dışarıdaki kalabalığın sesleri anlamsız uğultular gibi gelir kulaklarına. Zamanda ve dünya da sanki sadece ikisi vardır. Böylelikle kader, onlara çengelini takmış her ikisini de birbirine kör düğüm ile düğümlemiştir. Demofon, karaya ayak bastığı ilk günden denize açılacağı güne kadar Filiz ile konuşur, anlaşır, koklaşır ve belirledikleri bir zaman için söz keserler nişanlanırlar. Tam iki ay ikisi için mükemmeldir. Lakin ayrılık çanları lodosun getirdiği rüzgarların eşliğinde yüksek sesle çalmaktadır. Demofon, Filiz’ine denizlere geri dönmek zorunda olduğunu anlatır ve aşkına tekrar geri gelip onu da alacağını geldiği gün karaya ayak basar basmaz evleneceklerinin sözünü verir.
Filiz, sevdiğini denize uğurlar. Gemilerin denize açılma zamanı geldiğinde, birbirlerine leğimlenmiş gibi sımsıkı sarılıp, edebi bağlılık ve aşk yeminleri ederek göz yaşları içerisinde birbirilerinden ayrılırlar. Filiz, sevdiğine senin geldiğin gün birbirimize söz verdiğimiz şekilde seni gelinliğim ile karşılayacağım der; sevdiceğinin yanaklarına bir veda öpücüğü kondurarak onu yolcu eder. Sevgilisini yolcu eden masallardaki perileri bile kıskandıracak güzellikte olan talihsiz Filiz, her gün limanda sevdiceğinin gelişini üzerine giydiği beyaz gelinliği ile beraber gözlerken günler ayları kovalar, vakit suya karışıp akıp geçer zaman rüzgarın önünde toz olup uçup gider. Bekleyiş yerini hasrete, hasrette yerini zamanla acı ve ızdıraba bırakır. Demofon’un dönmek için verdiği süre çoktan gelir geçer. Ne gelen vardır ne giden. Filiz, bekledikçe içine kapanır, yüzündeki mutluluk yerini hüzne, ızdıraba bırakır bir saatten sonra sevdiğinin hiç gelmeyeceğini düşünüp ona lanetler okuyarak bu yaşadığı acıdan kurtulmak için kendini asarak intihar eder. Tanrılar, içten seven kalbi her dakika aşığı için çarpan bu güzel talihsiz kıza kayıtsız kalamazlar. Genç kızın ölü bedenini yapraksız bir ağaca, badem ağacına dönüştürürler. O ağaç ki sevdiğine kavuşamamanın üzüntüsünden tüm yapraklarını umutları gibi göz yaşları gibi eteklerinin altında dökmüştür.
Kötü haber tez duyulur derler, doğrudur. Bu güzel prensesin kötü kaderinin neticesi olan ölüm haberi ve Filiz’ in tanrılar tarafından badem ağacına dönüştürülmesi dilden dile her yere yayılır. Bu haber, Kıbrıs Adası’na yerleşen ve orada yaşamaya başlayan Demofon’un kulağına kadar gelir. Unuttuğu sevgilisinin ölüm haberi Demofon’u kendisine getirir, hatasının farkına varır. Atını da yanına alarak sevgilisini ardında bıraktığı limana gelir, sevgilisinden af dilemek için sevgilisinin badem ağacına dönüştürüldüğü yeri öğrenir ve badem ağacını bulur. Badem ağacının içinde barınan Filiz’in ruhu, sevgilisinin kendisine koşarak geldiğini görür ve sevgilisine söz verdiği gibi onu gelinliği ile karşılar. Bir anda yapraksız olan badem ağacı tüm beyaz çiçeklerini sevinçten açar, üzerine gelinliğini al acele giyinir. Acısından gözü hiçbir şey görmeyen Demofon, ağacın etrafında atı ile gözyaşları içerisinde dört nala koşarak döner, döner tam bir hafta sürecinde aç susuz döner. En sonunda at tökezler, atından yere doğru kılıcının üzerine düşen Demofon, kendi kılıcının kalbine saplanması ile olduğu yerde can verir. Sevgilisinin ölümünü gören badem ağacı tekrar göz yaşlarını dökmeye başlar, bu dökülen göz yaşları Datça Badem Çiçeği Festivali’ne gelip bol bol fotoğraflarını çektiğimiz beyaz renkli saflığın simgesi badem çiçekleridir, bir aşktan geriye kalan göz yaşlarıdır, Filiz’in, yattığı yerde üşümesin diye sevdiğinin ölüsü üzerine dökülen beyaz gelinliği bu aşkın hüzünlü tanıklarıdır. Aşkın gücünden başka ne olabilir kuru bir dalı yeşermeden çiçeklendiren ağaca gelinliğini giydiren ve aynı hafta içerisinde çiçeklerini dökmesine gelinliğini çıkarmasına sebep olan.
O günden beri badem çiçekleri, tıpkı aşıklar gibi mutlulukları ve hüzünleri bünyesinin içinde barındırır.
Badem çiçekleri aşktır. Leyla ölür, mecnun ölür aşk kalır sağ.
Bu hikayeden sonra badem çiçeklerine aşk ile bakmanız dileği ile.
Veda vakti geldi, zaman otobüsümüze binin de aşksız yaşanan zamanımıza 2023’ e geri dönelim. Muavin kardeş üzüntüden yorgunluktan uyumuş, azık ikramı bu sebepten yolculuk boyunca olmayacaktır. Dürbünlerimiz ile izlediğimiz bu büyük aşkı, yol boyunca kendinize azık yapın, ruhunuzu doyurun ki geldiğimiz zaman dilimi içerisinde bu aşkları bulamayacaksınız. İçkiden sarhoşu ayaz, aşktan sarhoşu seyahat açar. Yolculuğumuz bitmiştir, otobüsümüz terminale girmek üzeredir. Gezimizde bavullarınıza bir şeyler doldurabildiysek ne mutlu bize. Bavullarınızın çok yüklü olduğunu düşünerekten taşırken belinizi incitmeyin diye muavin arkadaş, bilet numaralarınıza göre bavullarınızı bagajdan indirmenize yardımcı olacaktır. Bir sonraki seyahatimizde görüşmek dileği ile hep sevgi ile kalın aşk ile bakın dünyaya ki aşk, sizin kapınızın nöbetçisi olsun.
Kaynakça:
Apollod. Epit. E.6. “Apollodorus. Apollodorus, The Library’’, with an English Translation by Sir James George Frazer, F.B.A., F.R.S. in 2 Volumes. Cambridge, MA, Harvard University Press; London, William Heinemann Ltd. 1921. Includes Frazer’s notes.
Ege Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü ve Ege Üniversitesi Eser Koruma Restorasyon Bölümlerinden mezun olan Okan Özalp, halen Datça'da Arkeolog olarak görev yapmaktadır.
Yorum yaz