Enerjiyi verimli kullanmak doğayı korumak demektir
Doğa ve çevre koruma denilince ilk yapılması gereken kaynakların aşırı tüketiminden kaçınmaktır. İnsanoğlu doğadan uzaklaşıp şehir hayatında kendine farklı bir düzen tutturduğu günden itibaren sağlıklı ekosistemlerin ve yaşamsal süreçlerin varlığına muhtaç olduğunu unutmaya başladı. Gelişen ve ilerleyen teknoloji ile birlikte daha önceleri güçlükle ve doğrudan elde edilen doğal kaynaklar, dolaylı yollarla insanların tüketimine sunulmaya başladı. Bu durum aynı zamanda insanların, doğal kaynaklardan sağlanan faydalar ile bunların doğanın kullanılması ve kirletilmesiyle ilgili ilişkisini göz ardı etmeleri sonucunu doğurdu.
Bugün artan ekonomik refah düzeyi ve gelişen teknoloji sayesinde elektrik, su, kömür, petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını sanayide, konutlarda, ulaşımda, haberleşmede daha birçok alanda rahatlıkla kullanırken burada üretilen ve tüketilen enerjinin doğaya yaptığı zararları göz önünde bulundurmuyoruz.
Doğal kaynaklara doğrudan bağlı olarak yaşayan toplumlar tarih boyunca ve günümüzde bu kaynakların korunması ve kullanılması konusunda çok daha fazla tecrübe ve deneyim kazanmışlardı. Anadolu’da eski evlere ve mimari eserlere bakarsak tamamının enerji tasarrufu sağlamak için ne kadar özenli bir şekilde yapıldıklarını görebiliriz. İklime uygun ve yörede kolay ulaşılabilen hammaddelere göre malzeme seçimi, rüzgarın, güneşin, yağmurun yönü dikkate alınarak belirlenen konumlar ve düzenlenen pencereler, kullanılan ocağın, sobanın hatta ahırların ısısından faydalanmak üzere alınan önlemler gibi daha birçok enerji tasarrufu ile ilgili çözümler tamamen o zamanın şartlarında güçlükle erişim sağlanan kaynakların korunması için yapılıyordu.
Elbette doğayı korumak için teknolojik ilerlemelerden feragat edip, eski zamanın zorluk ve güçlüklerine katlanmayı seçemeyiz. Ancak bilim ve teknolojik gelişmeleri doğayı araştırma, anlama, doğayla uyumlu ve çevre dostu uygulamalara dönüştürmek için daha fazla kullanabiliriz.
Kaydedilen teknolojik ilerlemelerin bizlere tasarruf tedbirlerini yeterince dikkate almayı gerektirmeyecek düzeyde ekonomik anlamda pek çok mal ve hizmet sunuyor olması nedeniyle tüketim alışkanlıklarımızı ve davranışlarımızı sorgulamada yetersiz kalıyoruz. Mesela, klimayla veya merkezi sistemlerle rahatlıkla ısıtıp soğutabildiğimiz mekanlar için güneşten veya rüzgardan faydalanmayı, binamızın konumunu, pencerelerin boyutunu ne kadar önemsiyoruz? Evimizde gereksiz yere pek çok satın aldığımız eşya için ne kadar suyun harcandığını, doğanın kirletildiğini veya enerjinin tüketildiğini hesaba katıyor muyuz? Her ne kadar kaynakların aşırı tüketiminin doğurduğu çevre sorunları zorunlu olarak insanları birçok alanda yeniden doğaya bakmaya ve eskiden olduğu gibi çözümler üretmeye yönlendirmiş olsa da maalesef daha çok yol almamız gerekiyor.
Özellikle enerji tasarrufu konusunda geçmişte atalarımız nasıl davranmış ve bizlere bugün kullandığımız kaynakları israf etmeden bırakmış ise bizlerin de aynı anlayış içerisinde gelecek nesillere bu kaynakları bırakmamız gerekmektedir. Günümüzün teknolojik imkanları ile bunu çok daha iyi başarıyor olmalıyız. Enerjiyi hangi yolla üretiyor olursak olalım bunun doğada mutlaka bir bedeli olduğunu asla unutmamalıyız.
Doğa ve Sürdürülebilirlik Derneği kurucusu ve yönetim kurulu başkanıdır. 1994 yılında Çevre Bakanlığında Biyolog olarak göreve başladı. Meslek kariyeri boyunca çevre yönetimi ve doğa koruma konularında hem mesleğinde hem de gönüllü olarak çok sayıda proje, yayın ve kampanya çalışmalarına katıldı. 1999-2017 yılları arasında Türkiye Tabiatını Koruma Derneğinde gönüllü olarak aktif görevlerde bulundu, 2009-2017 tarihleri arasında Genel Başkan Yardımcılığı, aynı zamanda 2010-2018 yılları arasında Tabiat ve İnsan dergisi sorumlu yazı işleri müdürlüğü yaptı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığında Su ve Toprak Kirliliği İzleme Şube Müdürlüğü görevinden Nisan 2023'de emekliye ayrıldı.
Yorum yaz